6 Kasım 2009 Cuma

Dûja ile Hürban – Bölüm 3 (Son)

Hürban asmanın altında gölgeler arasında Dûja'nın belirdiğini farketti. Yavaşça ona doğru yaklaştı. Dûja, Hürban'a arkası dönük yukarı bakıyordu, yaklaştığını farketmemişti. Hürban acaba yine içinden ne geçiriyor diye düşündü. Sanki yok olup gideceğinden korkarmış gibi sessizce ismini söyledi.
D- Merhaba nasılsın?
H- İyiyim sen nasılsın?
D- İyiyim ben de. Minareye bakıyordum. Gel tam bu noktada durup baksana.
H- Hmm evet çok güzel bir görüntü yakalamışsın. Dolunay, palmiyeler ve aksam mavisi..
D- Düşündün mü Hürban?
H- Neyi?
D- Bana soracağın soruyu..
H- Biraz..
D- Neden sormuyorsun?
H- Bilirsin bir hakkın varken onu hemen harcamak istemessin.. Yani geri dönüşü yok ki bunun.. Vazgeçtim şu olsun diyemem sonra.
D- O kadar büyütme hiç birşeyi ki gözünün önünde büyüyüp arkasındaki gerçekleri görmeni engellemesin..
H- Biliyorsun işte. Doğru tahmin etmiştin. Beni ne kadar sevdiğini, hep sevmek isteyip istemediğini, hep yanımda kalıp kalmayacağını soracaktım.
D- Ama bu benim cevap verebileceğim birşey değil ki. En azından doğru söyleyeceğimden emin olabileceğim ya da söyleyeceğim şeyin hep doğru kalacağının garantisi olmayan bir şey.
Dûja haklıydı. Aslında zaten onları bir arada tutan şey bitmiş de olsa birşeyin sürebileceği gerçeğinin ta kendisiydi. Bazı şeyler için bitmek diye birşey söz konusu değildi. Türküden alınan zevk defalarca dinlense de bitmezdi. Olağanüstü etkiler tüm sıradan varoluşlar arasından sıyrılır hepsini ve kurallarını yıkar geçer kendi varlıklarını gösterir ve çok isterlerse orada kendi kurallarıyla kalıcı olabilirlerdi. Ölüm vardı ama ruhun varlığını yok edemiyordu. Birşeyin sürekli olup olmayacağından korkmak o an için yersiz bir korkuydu. Hürban'ın garantiye almak istediği şey bir sevgi ya da dostla sınırlı değildi. Aslında onun hayallerindekiler, bir insanın ona verebileceklerini çok aşıyordu.
H- Olsun niyetini bilmek istiyorum. Garanti istemek değil ki bu. Bugün bana doğruyu söylemek yarın farklı hissettiğinde seni sorumlu kılmaz ki. Sen değişmişsindir. Bambaşka düşünceleri olan yeni biri olmuşsundur. Ben seni her gün yeniden her gördüğümde yeniden seviyorum. Yani her gördüğümde yeniden sevdiğimi anlıyorum.
D- Evet haklısın. Doğru söze ne denir.
H- Biliyorum basit olmamı istemiyorsun. Seni zorlamamı istiyorsun.
D- Anlamanı.. sadece anlamanı istiyorum hepsi bu.
H- Ama bugüne kadar olan biteni düşündüğümde bu imkansız gibi değil mi?
D- Çaba harcadığını görmek bana yeter. Yeterince harcadığını göremiyorum.
H- Bunu bana nasıl söylersin..
D- Alınma ama herşeyin bir göstergesi vardır. Biz işaretlere bakarak yorumlar yargılara varırız. Benim için önemli olan beni anlamaya çalıştığını gösterecek şey bana sorular sormandı.
H- Sorduğuma bin pişman etmesen..
D- Şikayet etme.
H- (Gülerek) Sen herşeye değersin.
Gölge büyüdü sanki. Sanki araları açıldı. Sanki uzaklaştılar. Sanki bir an Dûja asmanın altında bir ağaç gölgesi; Hürban duvar kenarında yalnız bir bank oldu. Hürban'ın aklından geçen son şey anlamaya çalıştığı o görüntüydü. Bir sevgilinin karanlığa yakın loşlukta çok uzaklardan yürüyen hali.. Anlamaya çalıştığı şey öyle bir belirsizlik ki, yürüyen sevgili geliyor mu gidiyor mu belli değil.. İnce bir hat üzerinde bir yürüme hareketi.. Bir hayal gibi..
Bazı gerçekler vardır. Hayaller ve gerçekler karşıtlığındaki gerçekleri temsil etmeyen gerçekler.. Gerçektirler ama sadece ve sadece tek diğer gerçek için. Bir hayal ürünü olsalar bile insan onlarla tanışınca gerçek bir ölüm görmüş gibi, gerçekten acıkmış veya üşümüş bir annesiz çocuk görmüş gibi üzülür. Daha iyi anlatmak gerekirse yüreği burkulur. İnsan başka zamanlarda her nasılsa veya neyse o an aslında gerçekten insan olur. İnsan (yazar) bir öykü kahramanı gibi hayal ürünü de olsalar; gerçekte birbirlerini çok severek beraber iki yıl geçirmiş ne yazık ki severek ayrılmış iki insanın birbirlerini aynı anda düşündükleri zamanlarda kendilerinden (gerçek benliklerinden) habersiz buluşan, konuşan, onların gerçekte birlikteyken değerini bilemedikleri pek çok güzel anı paylaşan iki hayalî sevdalıyı yazarken bile bunu daha fazla seyretmeyi kaldıramaz. Bunu daha fazla sürdürmeye dayanamaz. Neler olduğunu hiç bir zaman anlamayacaklarını bile bile onları mekanı zamanı belirsiz zamanlarda buluşturup bir yerde başkalarının onlara acımasına izin veremez. Belki de "hayal" denilen güzel bir bağı sürdürmek, adına "gerçek" denmiş bir yaşanmışlığı yok saymaktan iyidir. Kimbilir belki de aslında acınası durumda olan geçmişin sevdalıları, bugünün yalnızlarıdır.. Bir eşyayla, bir kelimeyle, bir duyguyla birbirlerini düşlerken zamanı ve mekanı olmayan hallerde buluşan hayalleriyse onlara göre daha şanslıdır.. diye düşünerek avunur..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder