1 Kasım 2009 Pazar

1/1/2006 Şura

Şura eve henüz girmişti ki telefonun çaldığını duydu. Ayakkabılarını çıkarmadan iki hafta önce annesinin yerlerde sürünerek sildiği yolluğun üzerinden koşarak geçti.

- Efendim?
- Seni bir tek şartla affederim...
- Ya bıktım artık! Nedir söyle o zaman!
- Bıktığın nedir?
- Bundan.. Senden... Herşeyden! Nedir şartın?
- Sana şartımı söyleyeceğimi nerden çıkardın?..

Telefon kapanmıştı. Son zamanlarda hep asık olan yüzüyle salona girdi Şura. Gözleri neyi gördüğünü bilmeden her yanı dolaştı. Kulağı telefondaydı. Aklı ise çalışma odasında.. Ayakkabılarını çıkarmadığını farketti. Belki de ilk işi onları çıkarmak olmamalıydı ancak Şura herkesin kendinden beklediğini vermek için yaşıyordu. Yüzünü bile yıkamadan üzerine yer silmeye uygun birşeyler geçirdi. Kendi hayatıydı, acılarıydı, çözemediği problemlerdi yolluktaki ayak izleri. Her zaman o anı kurtarmaya çalışır sonra geriye döner gediklerini kapatırdı. Temiz mi gözükürdü temizlik yaparken? Ya aslında görülmesi gereken sürekli pişman olacağı şeyler yaptığı idiyse? Şura bunları düşünemezdi.. Doğru şeyleri söylemeliydi telefondaki sese.. Hayatında bir kere olsun bir şeyi ilk seferde doğru yapmalıydı. Bütün bunlar belki de bunun için oluyor dedi Şura kendi kendine. Belki de doğru cevabı bulabilirim. Nefes alabilirim!..

Şura yolluğu henüz temizlemiş, ayakkabısına düşmanca bir bakış atmıştı ki bir fikir uyanmıştı aklında. İyi bir avukat nasıl sorunu çözemediğinde zaman kazanmaya çalışacaktıysa o da öyle yapacak nefes alacaktı. Belki davanın sonu gelmeden bir göktaşı dünyaya çarpacak ya da sonucu etkileyen birileri eceliyle ölecekti. Tek çare sorunu mümkün olduğu kadar ötelemekti. Bazen bulduğumuz cevaplar aslında işi doğa yasalarının ya da kimilerine göre laderin çözmesi için yarattığımız gecikme anlarıydı. Bir yarabandı gibi, ya da evlenmek gibi.. Aslında hiçbirşey cevabı olduğu şeye direkt cevap değildi. Şura kendinden emin bir şekilde doğruldu. Yerbezini elinde sıktı. Cevabı bulmuştu. Ya da her zamanki gibi öyle sanıyordu..

O gün rahat uyudu. Ertesi akşamı iple çekti ve günlük hayatın gel gitlerinde belki de uzun zaman sonra onlardan hiç etkilenmeyerek gününü tamamladı. Eve geldiğinde saat her zamankinden erkendi. Ayakkabılarını çıkartıp özenle dolaba yerleştirdi. 15 dakika sonra telefon çaldığında mutfak tezgahına dayanmış portakal suyunu içiyordu. Telefonu üçüncü çalışında açtı..

- Naber?

Telefonda bir süre sessizlik oldu. Adam ya da kadın yanlış numara çevirmiş olacağını düşündü.

- Şura Hanım?
- Evet benim?
- Ne oldu ne diyorsunuz?
- Ah evet demem gereken şey.. Bakın size diyeceğim şu. Beni bir tek şartla affedeceğinizi söylüyor ancak ne olduğunu söylemiyorsunuz. Bu bir tek anlama geliyor..
- Yaa?
- Evet öyle, yani demek ki siz affetmek istemiyor, bunun için bir adım atmıyorsunuz. O halde affetmeyin ya da o şartı söyleyin.
- Şura Hanım ben sizi affetmek istesem neden hergün arayayım?
- O halde neden şartınızı söylemiyorsunuz? Ben nereden bilebilirim istediğiniz şeyi?
- Eğer sizin için önemli olsa denerdiniz..
- Neyi deneyeceğim?
- O bir şartım olabilecek herşeyi...

Şura uzun sayılabilecek bir süre telefona baktı. Her sorunun bir cevabı olmak zorunda değildi. Karşısındaki insanlar her zaman onun kadar akıllı olmak zorunda değildi. Evrende herşey mantık zinciriyle işliyor değildi. Kimbilir bu telefonlar başına gelecek en kötü şey bile değildi.

Şura portakal suyunu içmedi. Balkona çıktı ve göç etmeye hazırlanan kuşları seyretti. Herşey aslında sakindi. Rayında ve yolunda gidiyordu. Nasıl olup da şu anki durumuna geldiğini aslında bilmediğini farketti. Küçük sorunların aslında büyük sorunlardan ayrılmadığını farketti. İnsanın olduğu yerde sorunların asla bitmeyeceğini ve sürekli bir anlaşmazlığın hatta bir kaosun yaratılış halinde olduğunu, avukat olmaya çalışmakla bunun tam da içine düşmek üzere olduğunu anladı. Sonraki zamanlarını, sorunları öteleyip yok sayacağı, yalanlarla veya sadece kendini inandırdığı cümlelerle boşlukları dolduracağı avukatlık mesleği yerine, çekici vurup noktayı koyacağı, kendi izlerini temizlemektense insanların hayatlarında doğrudan yeni sayfaları açacağı izler yaratmayı başarıp, geçmişiyle barışacağı Hakimlik mesleği için çalışmakla geçirdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder