Saçlarını topuz yapmış, dudaklarını büzmüş, kırıtarak odaya girdi. Ciddiyeti başka şeyler düşündüğünden ileri geliyor gibiydi. Aklı hep başka bir yerde. Başka yerden getirdiği besbelli olan düşünceler olmasa bir anda bambaşka kimliklere bürünebilir, aniden değişebilir miydi? Aklı belki de aynı anda bir kaç yerdeydi. Dünyada onlardan çok yoktu. Kişilikleri birden fazla olanlardan farklı olarak onlarda aynı anda birkaç kişi yaşıyordu. Bunu ilk günden bilemese de sonra öğrenecek ve ona yardım edecekti. En azından deneyecekti.
Samara- Merhaba! Hoşgeldiniz.
Jack- Hoşbulduk. Buraya mı oturuyorum.
Samara- Evet sizin için herşeyi ayarladık.
Jack- Teşekkürler.
Samara'ya doğum gününde siyah sayfaları olan bir defter ve beyaz bir kalem hediye etti. Samara hayatında aldığı en güzel hediyenin bu olduğunu söyleyerek o günden sonra farkında olmadan mücadeleye katıldı. 5 ruh zaman içinde, -duru bir suda izleyebileceğiniz japon balıkları gibi- sırayla ve merakla deftere yaklaştılar. Siyah ve beyazla karşılaşınca hepsi kendinin aynı tarafta yer aldığını hissetmişti. Bu huzursuzluğu ancak yazarak içlerinden atabileceklerini anlamaları fazla sürmedi.
Yesil- Jack iyi bir adam. Onu seviyorum. iyi ki tanıştık ve hayatıma girdi. Onun sayesinde eskiden yaptığım hataları tekrarlamayacağımı hissediyorum. Ona herşeyimi açmalıyım.
Sarı- Jack benim için ne düşünüyor acaba.. Aslında fena biri değil ama kimseye güvenemem bazı şeyleri saklamalıyım.
Kırmızı- Jack mi? O yokken ben vardım.. Ona güvenmem için bir neden yok. Eğer biraz olsun mutlu olmak istiyorsa benim desteğime ihtiyacı olduğunu anlar ve kendini bana açar. Belki ona yardım etmeye karar verebilirim.
Mavi- Jack de kim? Neden kendim dışındaki şeylerle ilgileneyim. Benim hayatım üzerinde yeterince düşünülmesi gereken detay var. Beni meşgul etmesin kimse..
Mor- ...
Jack Samara'nın öğrenmesi gereken herşeyi ona anlattı. Ona bir sürü yeni dünya açtı. Ruhlarını özgürleştirdi. İçlerinden biri belki de ilk kez gözyaşlarıyla dışarı çıkabilmişti. Kimisi başka yerlerde başka bakış açılarıyla edilen sözlerle dışarı çıkma fırsatı buldular. Teorik olarak bu sürecin kendilerini tanımaktan öte birbirlerini tanımak ve alışmak süreci olması gerekiyordu.
Samara- Öyle mi. yine mi kötüydü?
Jack- Tımarhaneye kapatılmıştın ve kimseyle konuşmuyordun.
Samara- (Gülümseyerek) Sanırım sonunda o olacak.
Jack- Sonra ben geliyordum pencereden beni görüyordun. Elimde kırmızı kurdeleli sarı bir zarf vardı.
Samara- Bana mı?
Jack- Evet sanırım. Siyah defterinin fotokopilerini getiriyordum.
Samara- ...
Jack- Ne bakıyorsun?
Samara- Ben sana inandım, her söylediğine. Ne dediysen uymaya çalıştım.
Jack- Biliyorum. İlk günden beri söylediğim herşey içine sızmak için kafana yerleştirdiğim bir virüsten başka birşey değildi.
Samara- Jack neden bahsediyorsun!
Jack- Kucaklamalarımla seni sevdiğime inandırıp istediğimi yaptırıyordum.
Samara- Jack gerçekten sınırı aşıyorsun!
Jack- (Gülümseyerek) Gel buraya gel, nasıl inandın ki buna..
Samara- !?!?
Samara- Sana nasıl güvenebilirim ki!
Jack- Güvenmen gerekmiyor. Anlaman gerekiyor. Yazdıkların ve yaptıkların düşünülürse benim de sana güvenmemem gerekiyor. Ancak bu bir güven meselesi değil. Ben sana bana vereceğin zararları bilerek nasıl yaklaşabiliyorsam sen de kendine vereceğin zararları görmezden gelerek kararlı olarak bu yolda ilerlemelisin. Elin yanmadan birini ateşten çekip alamazsın.
Samara- Anlamıyorum.
Jack- Anlamıyorsun çünkü öğrendiklerine çok bağlısın. Beslediğin büyüttüğün şeylerin bir gün elinde hiç birşey bırakmadan kaçıp gitmesinin normal olduğunu anlayamamışsın. Çocuğun olup seni terkettiğinde anlayacaksın. Hiçbirşeyin o kadar önemi yoktur. Senden başka. Hayatını toparlaman, kaybetmeye yüklediğin gereksiz büyüklükteki anlamı görmezden gelebilmene bağlı.
Samara- Anlamı yüklemişsin bir kere görmezden gelmekten başka şansın yok mu diyorsun? Ne var ki hayatımda hiçbir şeyi görmezden gelemedim.
Jack- Artık mücadeleyi bıraksan iyi olur. Hırsların seni ulaşmak istedikleri yere varamadan tüketecek.