1 Kasım 2009 Pazar

Dûja ile Hürban – Bölüm 1

Yine uzaklara dalmış beni şimdilik rahatsız etme der gibiydi. Oysa aylar sonra yanyana gelebilmiştik, onu özlemiştim. Sormak istediğim, söylemek istediğim ne çok şey vardı.. Tam ona doğru dönüp birşey diyecek oldum bana baktı. Bana mı öyle geldi dedirtecek kadar kısa süren bir gülümseme belirdi yüzünde..

H- Dûja, kesin olarak doğru cevabı verecek olduğumdan yüzde yüz emin olsaydın bana ne sorardın?

Gözlerimin ta içine bakıyordu. Yanlış bir hamle mi yapmıştım? Zaman geçtikçe ne kadar akıllıca bir şey yaptığıma ben emin oldum. Öyleyse bu suskunluk bir an önce son bulmalı değil miydi?

D- Senin sorduğun bu soruyu sorardım.

İşte yine yapacağını yapmıştı. Gir aklımın bahçesine oradan ne duymak istiyorsan al ve sana kesinlikle doğru cevabı vereceğim demek istediğimi anlamış, nasıl ondan bir cevap bekliyor olacaktıysam şimdi o benden bekliyordu. Hem bu sefer benim kesinlikle doğru cevap vermem gerekiyordu. İlk hamleyi yapmak her zaman bir risk almaktır. Hem de Dûja’ya karşı akıl yürütmeye kalkmıştım. Tek istediğim sevmek sevilmekti. Sevmek ve sevilmek meselesine takmıştım. Niçin herkes ya da en azından sevdiğim bu konuda benim kadar duyarlı değildi?

Bana baktı.

D- Hürban, seni elbette seviyorum. Bunu sürekli olarak söylemem gerekmiyor. Ama uzaktayken beynimi yokluğuna hazırladığım için, şu an biri var evet seviyorum ama ona daha ulaşamadım gibi hissediyorum..

Bazen bir cümle iki sene önce gördüğüm bir rüyayı ilk kez aklıma getiriyor. Beynimde olayların sırası nasıl yerleştirilmiş bilmiyorum. Onu dinliyorum her görüşmemizde sanki yeni bir şey söylemek istiyor ya da benim anlamamı bekliyor ama ben bir türlü sona varamıyordum. Ona hiç dokunabilmiş miydim hatırlamıyordum. Herşeye son vermek, sonucunu düşünmeden bir hamle daha yapmak, kaybetmekse sevdiğine karşı kaybetmek diye düşündüm. Keşke şimdi birşey olsaydı. Herhangi birşey olsaydı da eskiden duyduğum herşeyi unutsaydım.

D- Beni affet.. Cümlelerinin arkasından bana daha önce söylenenler görülüyor. Ya da hep nefret ettiğim dünya gerçekleri.. Sen değilsin tepki verdiğim. Bilindik cümleler.. Manasız..

Yine bana baktı. Bu kez elimi tuttu..

Zeki olduğumu bilirken onun gerisinde kalmak beni çok etkiliyor.. Ne yapmaya çalışıyor acaba? Elimi sıkıca tutup bırakıyor. Hepimiz bir dalgayız diyor.. İçiçe gececekmiyiz onu anlamaya çalışıyor.. Ah Dûja bir bilsen sen bu keşifleri yaparken ben neler hissediyorum!

H- Sana ulaşmak için okumadığım kitap kalmadı. Ama ne yazık ki şu beynim.. Krişnamurti’den aklımda yalnızca bir el hareketi kaldı..

D- (Gülümseyerek) Ne kadar uzakta tutsam da yüzümü gösteremeyen bir ayna gibisin sen..
H- Bana küçük mü dedin?
D- Hayır yeterince uzak değilsin demek istedim..

Ayrılma zamanının yaklaştığını hissetmiştim. Kimbilir onu yine ne zaman görebilecektim. Nerdeydik ne zaman buraya gelmiştik bilmiyorum. Bir kesinsizlik vardı. Bir maddeden yoksunluk.

D- Sana elimi verir gibi yapıp geri çekerdim. Başka hiçbir insanın tanışmadığı bir duyguyla yapardım bunu. O an eğer verirsem hayatının bir yönde, eğer vermezsem başka bir yönde gidecek olduğuna inanır, sanki onu test eder ya da anlamak isterdim. Onun için zordu benimle konuşmak. Ama sen hep..

Tam bu sırada herşey bitti. İşte bu nedenle kayıt etmeye başladım. Ben Hürban. Bizi kitaplaştıracağını söylüyordun hayalim.. Beni affet senden önce davrandım.. Ancak tüm gayretlerini boşa çıkarırsam var olabileceğimi anladım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder