6 Nisan 2017 Perşembe

Boldo & Violca

“Taboo dizisinden esinlenilerek yazılmıştır.” Nisan.2017

Boldo kara gözlerini hücresinin yüksek penceresine dikmiş birşeyler mırıldanıyordu. Cadı avlarının revaçta olduğu bir zamanda büyücülük yapmak suçundan göstermelik bir mahkemeyle tutuklanmış, iki sene once içeri atılmıştı. Bu düzende soylu biri olup bilinmeyenlerle ilgilenirsen bilim aşığı, çingeneysen büyücü oluyordun. Çoğunluğun korkusuna ve bu korkuyla hükmetmelerine direnebilen olmamıştı tarihte.  Askerlerden kaçarken ormana sığınmıştı Boldo. “Uzun sürmeyecek Violca! Korkma yalniz kalmayacaksin.” diyerek bırakmıştı sevdiğini arkada. Köpeklerden kaçamayacağını, eninde sonunda yakalanacağını biliyordu. Kaçınılmaz olana razı olarak kızıl ateş sarmaşığının tohumlarından toplayıp gobek deligine sakladi. Hiç sesini çıkarmadan kendisini götürmelerine razı olmuştu. Karaya çok uzak olmayan bir adacık üzerine yapılmış 15. yüzyıldan kalma eski bir kale binasıydı hapishane. Hücreler yüksek katlarda gardiyanların olduğu bölüm ve yemekhane alt kısımdaydı. Kale olası bir olağan üstü durumda alt katta yangın çıkarılarak gardiyanların binayı terk etmesi sağlanacak şekilde dizayn edilmişti.

Dışarıdayken gücünün sınırlarını keşfetmek, hangi nedenle ve nasıl bir boyutla ilişkiye girdiğini anlamaya çalışmak olan bu ilgi, zindandayken öfke ve özlemle bambaşka yollara yönelmişti. Violca’yı özlüyordu Boldo. Tekrar ona kavuşmak için büyüden de vazgeçerdi merak ettiği şeyleri aramaktan da. Gerçeğin ve elle dokunulur kazanımların üstündeydi bilinçsiz sevgi. Kendi olmaktan çıkmayı sevdiğinin koynunda bir çocuğa dönüşmeyi özlemişti. Yeterince çabalarsa Violca’ya ulaşabileceğini hatta onun da bunu farkedebileceğini biliyordu.

Pencerenin tuğlasına dışarıdan yerleştirdiği sarmaşık tohumu, hücrenin içine kök vermeye başladığında Boldo zamanın geldiğini anlamıştı. 3 gece süren gizli ayinlerin sonunda Violca’nın rüyalarına ulaşmayı başarmıştı. “Zamanı geldi sevgilim. Müziğinin gücünü serbest bırak.”

Boldo götürüldükten sonra Violca’ya kardeşi ona tavernada bir iş ayarlamıştı. Sarhoş kalabalıkları hareketli şarkılarla tatmin edip eve dönüp kendiyle başbaşa kalınca Boldo’nun sevdiği hüzünlü ezgileri çalıyordu. Hep bugünü beklemişti Violca. Sabaha karşı yorgun argın gelip uyuya kaldığı döşeğinde bu rüyayla aniden uyanıp bir ümitle doğruldu. Yanıbaşında duran kemanını eline alarak yanağına iyice bastırdı. Parmakları sanki Boldo’nun parmaklarına kenetlenir gibi sarıldı tuşeye. İçinde en büyük kaleleri yıkmaya yetecek bir coşkunluk dalgası vardı. Uzun zamandır ilk kez mutluydu Violca.


Sabah ışıkları yükselmeden kıyıdaki su deposuna tırmandı Violca. Boldo nefesini verdikçe aynı sesle ve ritimle kalenin kayalıklarına vuruyordu dalgalar. Boldo denizle, dalgayla bir oldu. Violca kemanıyla bir oldu. Kemanın sesi denizleri dalgalandıran rüzgarla bir oldu. Gizli notayla bir dörtlük arşe çekti Violca. Sarmaşık köklerinin zayıflattığı tuğlalar birbirinden ayrıldı. Boldo divan yaylarını birbirine ekleyerek çok güçlü yaylı bir düzenek yapmıştı. Kirişlere tutturarak gerdiği düzeneğin önüne traş olurken kullandığı kurna taşını koydu. Büyük bir güçle duvara çarptı Boldo’nun yaptığı ilkel top mermisi. Açılan delikten denize atladı Boldo. Gürültüyü farkeden gardiyanlar ne olduğunu anlayamadan kıyıya varmıştı. Ardnda salyangoz gibi sırılsıklam bir iz bırakarak anayola kadar tırmandı. Violca yıllardır beklediği aşkına kavuşmanın sevinciyle kıpır kıpır olmuş onu bekliyordu. Uzun süre gözyaşları içinde sarıldılar. İki sevgili hayalleriyle yeni baştan kuracakları hayatlarına başlamak üzere ormanında gözden kayboldu.