8 Eylül 2010 Çarşamba

Ikna 3

Jack özenle tam ortasından ikiye katlanmış kelebek çıkartmalı renkli kağıtları, zarflarından birer birer çıkarıp göz gezdirmeye başladı.
J- (Gülümseyrek) Beni tanıdıysan Samara bunları beni seyrederken okumayacağımı da biliyor olmalısın.
S- Aslında Sevgili Jack karşımda okumanı ben de tercih etmiyorum. Tek merak ettiğim riske girip bana getirdiğin zarfı bunları okumadan bırakıp bırakmayacağın.
J- Risk mi? O halde beni tanımamışsın diyebiliriz. Çoktan tanımış olman gereken Jack eğer istersen bunu seve seve yapardı.
Dr. Lambert başını ellerininin arasına almış bunlar neden bahsediyor diye düşünüyordu. Bir an Samara’yı o hale getirenin Jack olabileceğini hissetti. Boşuna vicdan azabı çektiğini söylemiş olamazdı. Şu anda her halükarda onlara müdahele etmesini gerektirecek bir durum yoktu. Ancak anladığı kadarıyla Samara’da kendisinin göremeyeceği şeyleri bizzat Jack’in inşa etmiş olabileceğini de anlamıştı.
S- Evet Pietro. Zarfı elbette bırakacaksın. Ama sen mektupları okuduktan sonra onu açıp okuyacağım.
Jack başını kaldırıp Samara’ya baktı. Sonra gözlerini zarfların üzerinde sağa sola hareket ettirerek Samara’ya içinden mektupların belli bir sırası olup olmadığını sordu. Samara mektuplara bakarak tekrar Jack’le göz göze geldi. Başını iki yana salladı. Jack bir saniye kendilerini izleyen kameraya bakarak tekrar Samara’ya döndü. Samara omuz silkerek iskemlesine yaslandı. Jack Samara’nın odasında göz gezdirdikten sonra kaşlarını kaldırarak içinden ona burada daha ne kadar durmak istediğini sordu. Samara arkasına dönüp bir kaç saniyeliğine pencereden dışarı baktı, ardından Jack’e bakıp gülümsedi. Jack de Samara’ya gülümseyerek elini uzatarak içinden kendisiyle şimdi kalkıp bu odadan çıkmasını söyledi. Samara elini uzatarak kırmızı kurdeleli zarfı aldı ve tekrar arkasına yaslanarak ciddileşti..
Dr.Lambert yerinden kalkarak bu saçmalığa bir son vermeye karar verdi. Jack Samara’nın mektuplarını koltuğunun arasına sıkıştırarak ayağa kalktı. İki arkadaş birbirlerine sarıldılar. Bu sırada Dr.Lambert kapıya gelmişti.
D- Gidiyor musunuz Bay Statham?
Yüzünde biraz kızgın biraz hayalkırıklığına uğramış bir ifade vardı.
J- Evet doktor. O’na iyi bakın. Görüşmek üzere.
Samara yeni şeylerin başlaması için birşeyleri bitirmek gerektiğine inanırdı. Bu nedenle anlamı ne olursa olsun hayatındaki şeylerin çok azına kökten bağlıydı. Bu temel duygusu onu, her sıkıldığı şeyi etrafındakilerle birlikte söküp atan acımasız (özellikle kendine karşı) bir insan haline getirmişti. Yıllar içinde Samara’nın hayat bahçesi delik deşik bir tutarsızlıklar silsilesi haline dönüşmüştü. İçinde bulunduğu sahneyi de bitirmek için arkasını dönerek yatağına ilerledi. Jack orada daha fazla durmak istemedi. Dr. Lambert’in sessiz ve düşünceli eşliğinde klinikten ayrıldı.
Havaalanına gitmeden önce bir kafede mola vererek mektupları okumaya karar verdi. Ne de olsa Samara en fazla 1-2 saat zarfı açmadan durabilirdi.
Derin bir nefes alıp zarflarına bakarak hangisinin daha eski olduğuna karar verip mektuları sıraya dizdi. İlk zarfın içinde kısa bir not vardı:
Şimdi beni iyi dinle sana hayatımın en önemli cümlesini söyleyeceğim! Ben hayattan keyif almak ve acılarımı azaltmak için çocuk gibi davranıyordum. Ama benim bu tavrım senin bana çocuk gibi davranmanı gerektirmez. Hatta sana bu hakkı vermez!
Jack kaşlarını kaldırarak gözlerini açtı. Dudaklarını bükerek zarfı kenara koydu. Sıradaki zarftan nisbeten daha uzun bir mektup çıktı. Samara bir gün içinde klinikte yaşadıklarını yazmıştı. Ardından başka bir mektupta eski günlerinden bir anı kargacık burgacık bir yazıyla yazılmıştı. Jack kimi zaman Samara’yı dünyanın en güçlü insanı olarak görür kimi zamansa korunmaya muhtaç bir evsiz olduğunu düşünür onun için üzülürdü. Mektupları okurken hissettiği şey de tam anlamıyla buydu. Ona ulaşmanın yüzyüze yapılacak bir konuşmayla olamayacağını, ancak ve ancak kendi kendini değerlendirebileceği bir dünyaya kapı açacak bir yazıyla olabileceğini tekrar farkederek kırmızı kurdeleli zarfı düşünerek gülümsedi.
Sıradaki not Jack’i belki de ilk kez beklediğinden fazla sarsacak; Jack bir kahve daha ısmarlayarak notu ikinci kez okuyacaktı:
Ben her zaman hayatımın bir amacı olduğuna ve yaşarken o amacı keşfetmeye inandım. Geçmişte ve bugünümde yaşadığım şeyler, yaptığım seçimler, katlandığım durumlar bu inancın birer sonucuydu. Alex’le bizim departmanda işe başvuranların CVlerini incelerken seninkini görünce işe alınman için elimden gelen herşeyi yapmıştım. Hatırlarsan çok özel bir önsöz yazmıştın ve o anda anlamıştım ki eğer beni iyice tanırsan hayatımı bana iyi özetleyebileceğini düşünmüştüm. Seninle konuşabilecek, herşeyi paylaşabilecektim. Hayatımın amacını bulmakta bana yardım edebileceğine inanmıştım. Çok uzun zamandır yalnızlık çekiyordum. Bunun için seninle o kadar yakınlaştık ki sen gelmeden önce belli adımları atılmış Alex’le duygusal bir ilişki bile onun kıskançlığı nedeniyle hiç başlayamadı. Senin için yaptığım ve vazgeçtiğim şeyleri bir yana koyup bana çocuk gibi davrandığını düşündükçe deliriyorum!
Jack şaşkınlığının geçmesini ve öğrendiklerini hazmetmeyi bekledi. Sona bıraktığı küçük mor zarfı okumadan önce kahvesini ağır ağır içerken yorgunluğunu düşündü. Genel olarak tek kelimeyle özetlenmesi gerekse Samara “yalnız”, Jack ise “yorgun” birer insandı. Bütün enerjisinin ayaklarından çekildiğini hissetti. Böyle olmamalıydı diye söylendi. Etrafında akşamın geç vakitlerinde yüksek sesle neşeli sohbetler yapan insanları, masadan masaya uçar gibi servis yapan elemanları gördükçe yorgunluğu daha da arttı. Kahve fincanı ve ayrıntılarına kendini kaptırarak bir müddet zihnini dinlendirdi. Sonra bitirelim şu işi diyerek küçük mor zarfı açtı:
O zaman konuşamazdım. İçimdeki herkes bizi dinliyordu. Anlayabileceğini biliyordum. Ben de senin gibi iletişimin yüzyüze olamayacağını düşünüyorum. İnsanlar konuşurlarken sadece iki kişiler. Ama yazarken dört. Anlıyorsun biliyorum. Bana yazdığın hikayeleri hep yanımda taşıdım. Çünkü hayatımda ilk kez onlarla kendimi yalnız hissetmedim. Biri bir hikaye yazmıştı ve benim için o oradaydı.. Satırların arasında.. Herşeyden çok emin olduğum şey, herşeyden çok mutlu olduğum şey bu. Benim için biri vardı..
Jack notu katlayarak zarfın içine koydu. Sonra tekrar çıkartarak hangi durumda daha iyi hissettiğini anlamaya çalıştı. Samara onu şirkete ve kendi hayatına iyi yazabildiği için mi almıştı? Bu gerçeği içine atıp unutmalı mı yoksa yüzleşmeli miydi? Kendini toparlayarak durumu kendi lehine özetleyip öyle gitmeye karar verdi. Ayağa kalkarken “Demek herşey seni hikayeleştirmek ve seni sana yazmakla ilgiliydi. Bunun için mi hikaye kahramanı gibi davrandın. O halde istediğini aldın. Umarım hikayeni okuduğunda mutlu olursun ve onca vakti boşuna harcamış olmam” diye mırıldanarak kasaya doğru yürüdü.