31 Ekim 2021 Pazar

Mum Sönerken

Bu senin için yapabileceğim elimden gelen neredeyse tek şey.

Seninle bağımın gerçekliğini, nedenini, bana bunları yaptırmasındaki haklılık payını düşündüm. Ve vücudun ihtiyaç duyduğu mineralleri, canını istettirmesi gibi doğal geldi bana. Haklıydı vücut. O halde belki ruhum da haklıydı. Seni istiyordu. Çok da düşünmeye gerek yok dedim. İşin kötüsü bunu bir çiçeğe karşı hissetsen bir ağaç için yapsan sana cevap verir. Büyür mesela. Gölgelendirir. Meyve verir. Çiçek verir. Oysa sen bir insansın. Zaten sorun olan da aslında bu. 

Evet boğazımdan geçmiyor derler ya öyle bir şey işte. Aklımda sen, hayalimde sen, hülyalarımda sen. O istenen idealin vücut bulduğu her kime konduysa onun üstüne atladığım, hayatta son üstüne atladığım sen. Sevinme yani tek değilsin. Sonuncusun sadece.

Korkuyorsunuz, bu sizi koruyor. Benden, başkalarından. Doğa yani asla önünde durulamıyor. Dedim ya her şey kurgulanmış. Yalnızca DNA'ya yazılmamış yani. DNA'sı olmayan şeylerde de durum bu. Belirlenmiş bir yörüngede yüzerler. Evet yüzerler. Her şey yüzer.

Farkında olmamak ne güzel. Renkler gibisiniz. Heryerdesiniz, dağılmış renkler havada uçuşuyor. Bunu resmeden CGI'cılar, ressamlar kenara bir suje koyuyor. Renkleri seyrettiyor, bakın diyor, ne güzel. Renkler zaten güzel olan. Ama oraya oturan suje olmasa korkar mısın, bakar mısın, sıkılır mısın? Kendi fikriniz yok ki ne dediğimi anlayabilesiniz.

Ben her zaman gerçekleri söylerim. İnanmazsanız bu sizin bileceğiniz bir şey. Gerçeklere (gerçeklerime) inanılamıyorsa bu benim için daha güzel bir şey. Şiir gibi, hayal gibi bir hayat yaşıyorum, yaşadım demektir ;)

Aslında kendi uydurduğum alıntı olduğu sanılan çok hikayem vardır, bunları hayatı nasıl algıladığımı bazen olması gerektiğini düşündüğümü anlatmak için kullanıyorum. Mesela: Bir heykeltraş varmış, suya eğilip uzanan bir kadın heykeli yapmış, ama elleri yerine ayak koymuş. Ayakları da varmış halbuki. Sonra ona sormuşlar neden elleri yerine ayak yaptınız diye. Demiş ki daha güzeldi ayakları. 

Bir süre bakakalmak.. Ne diyor bu diye.. Bazen hayran olur bakalakırsın bazen de ne saçmaladı bu diye.. Bazen de acaba doğru mu dedi bu diye tartarsın.

Çünkü hayal gibi biriyim bu nedenle kafan karışık. Hoşlanmaman gereken birini seviyorsun ama bilincinde bu böyle. Bilinçaltında ise gerçek üstü biri olduğumu anlıyorsun. Merak seni çekiyor algılarının doğru olmayabileceğini düşünüyorsun. Belki de yanılıyordumdur diyorsun. Bir hayali kahramana sahip olmak istiyorsun. Gerçek olamayacak kadar güzel diyorsun. Hepimiz huzur arıyoruz. Huzurun sadece mezarda olduğunu kiralık evlerde geze geze, yerin yurdun olmadığında anlarsın. Kimse gelmez oraya, sana ait. Kimse çık demez. Rahatsız etmeyecekler garanti. Anlıyor musun? Herkes ölümden korkmuyorum der ama bir katil kovalarsa da kaçar demişti ortaokul arkadaşım. 40 sene geçti hala uygun cevap bulamadım. Konu ölüm mölüm olunca çocuğa bile cevap veremiyoruz.

Neyse konuyu zaten intihara getirecektim bu vesileyle gelmiş oldu. İntihar edenleri anladım bugün. Bu yazıyı da ondan yazdım sana. Sadece senin okumanı isterdim mektubumu. O yüzden de bütün dünyaya yayınladım. Laf soktum anladın mı? Konuya dönecek olursak, amaçladığımız huzura güvene bu düzen içinde asla ulaşamayız. Bunu anlayan kıymış canına gitmiş. Gayet de mantıklı bir şey yapmış aslında. Umut dağıtmak isterdim çünkü bu aslında beyni çalışan herkesin amacı olmalı. Ama sahte umut değil yani. Bunu yapabilecek edebi yeteneğimin de olduğunu düşünüyorum. Ancak sahte olmadığına ikna olamadım. Tonlarca şey söylenebilir. Ama gerçekten iyi olsalardı bence sürekli kullanılmazlardı. Eğer herkesin ağzındalarsa hayatı savunan cümleler o halde gerçek değildirler. Yeni bir şey söyleyebiliyor musunuz? Bana özel bir şey söyleyebiliyor musunuz? Dahası sahiden bu hayattan bıkmışları anlayabiliyor musunuz? İnsanlardan bıkmışları anlayabiliyor musunuz? Bıktığın şeyden kaçarak (iş, insanlar, coğrafya&iklim v.s.) ancak biraz uzatabilirsin bu kaçınılmaz sonu. Ben büyük düşünürlerin de gerçekleri açıklayarak intihar ettiklerine inanıyorum. Öldürüleceklerini biliyorlardı değil mi? İşte bunu kendine açıklayabildiğin zaman beni de anlarsın. Sana laf anlatmaya çalışmaktan yoruldum ve gidiyorum. Bu kadar basit. Kendine iyi bak. Çok uzun yaşa ki beni anlamaya yetecek kadar zamanın olsun. 

Umudun mum ışığı sönerken o minicik son kalan ışık kırıntısı var ya. O sendin işte.