4 Nisan 2010 Pazar

Nefretli Hatun Tekkesi

Chiara bir mabede girer gibi odasına girdi. Yüzünde ciddi bir ifade ile bilgisayarının başına oturdu. 12 yıldır çeşitli organizasyonlarda şarkıcılık yapıyordu. Bu akşam da bir programı vardı ve dışarı çıkmadan biraz moral depolamak istiyordu. Sırasıyla bütün sosyal ağ ve favori sohbet sitelerini açtı. Kollarını sıvadı ve yeni bir av aramaya başladı. Aslında av aramakla zaman kaybetmesine gerek kalmıyordu. Seçtiği isimler hedef kitlesindeki erkekleri kendine otomatik olarak çekecek cinstendi. Sonra iş pirinç ayıklar gibi insan ayıklamaya kalıyordu. Tekke’de ona internetin kraliçesi ismini takmışlardı.
Nefretli Tekke internetin Malta’ya gelişinin 3. yılında kurulmuştu. Özel bir araştırma konusu olsa, etkisi ve amaca ulaşma yüzdesi olarak dünyadaki tüm gizli veya açık terör örgütlerinden ilerde olduğu görülebilirdi. Ancak konusu ve sonuçları itibariyle ne suç sayılabilecek birşey yapıyordu ne de içerden biri tarafından ifşa edilme riski vardı. Çeşitli nedenlerle erkeklere düşmanlık besleyen çoğu çirkin, şişman fakat kendilerine güvenebilecekleri kadar bilgi depolamış akıllı kadınlardan kurulu bir organizasyondu. Her Cumartesi kurucusu Melanie Theuma’nın dublex villasında toplanır eğlenirlerdi. Sohbetlerin konusunun çoğunluğunu o hafta tuzağa düşürülmüş, gururlarıyla oynanmış erkekler oluştururdu.
Chiara kendisine nasıl olduğunu soran birine “Sanane?” diye yanıt verdi. Cinsiyetini soran bir diğerine bunu söyleyemeyeceğini bunu yapmasının özel bir amacı olduğunu söyledi. Kendi istekleriyle ağına takılanların dışındakilerle fazla uğraşmazdı. 1-2 saat içinde 4 kişiye o akşam için aynı noktada buluşma sözü vererek bu akşamki moralini depolayarak bilgisayarını kapattı. Bugüne kadar ne bu yüzden vicdanı sızlamış ne de başına bir olay gelmişti. Sahnedeki olağanüstü performansında bu acımasızlığın payı büyüktü.
28 tekke üyesi kadın Cumartesi toplantısı için villanın bahçesinde kurulu masalarda yerlerini aldılar. Eğlenceli ve neşeli yemekten sonra Melanie Theuma bir duyurusu olduğunu söyleyerek ayağa kalktı. Önce herkesi gülümseyen yüzüyle kısaca süzdü. Ardından hepsinin tanıdığı o ismi söyledi. Malta’nın en çapkın adamı bir diş doktoruydu. Hakkında duydukları şeyler nedeniyle hepsinin en büyük düşmanı sayılabilirdi. Nefretlerinin maddeleştiği, bir bedende anlam bulduğunu düşünülürse akla ilk gelecek isim Malta’nın çapkın diş doktoru Çağrı Tüzmen olabilirdi. Bu amansız Türk yıllar önce Malta yasalarının boşluklarından yararlanarak sadece bayanlara hizmet verecek bir muayenehane açmış ve ününe ün katarak hem zengin olmuş hem de tüm sosyetik güzellerle ilişki kurmuştu. Malta’daki hayatının tanımı bir Türk erkeği için cennetle eşdeğerdi. Güç, para, kadınlar, şöhret ve benzeri ne varsa hepsine sahipti. Özellikle geçmişte ondan hizmet alanlar ve kalpleri kırılanlar başta olmak üzere hemen herkesin yüzünde bir endişe belirdi. Bu çok fazla değil miydi? Bugüne kadar garantili operasyonlar yapmışlar hiçbirinde de başarısız olmamışlardı. Amaçladıklarının çok fazlasını elde etmiş, bir mutlu aile kurmuşlardı. Daha fazlasına ihtiyaçları var mıydı?
Melanie endişeli bakışları dindirmek için sözlerine şöyle devam etti:
“Biliyorsunuz sanal dünyada başlattığımız savaşı daha önce de reel dünyaya taşımıştık. Böylesinin daha tehlikeli ve kaybetme ihtimalinin fazla olduğunu biliyorum. Ancak bu sefer elimizde Mischa var. Kendisi kuzenim ve Ukrayna’da yaşıyor. Geçtiğimiz hafta uzun zaman sonra kendisiyle konuşurken söz Türkiye’deki tatiline geldi. Sonrasını tahmin edersiniz. Mischa yaptığımız şeye çok inandı. Çarşamba günü belediye sarayındaki partiye katılacak. Herşeyi ayarladım!”
Çarşamba günü Malta’nın önemli yerel günlerinden biriydi. Şehrin ileri gelenlerinin katılacağı bir davette ilk temasın kurulabilmesi için Melanie Mischa için davetiye ayarlamıştı. Mischa güzel sanatlar bölümü son sınıf öğrencisiydi. Sarı uzun saçları, masmavi gözleri ve kusursuz fiziğiyle kendine hayran bırakamayacağı erkek yok gibiydi. Öğrenimi süresince güzellik kavramını öylesine özümsemişti ki sergilediği her tavır, söylediği her kelime hatta düşüncelerinin güzelliği bile kendisine bakıldığında anlaşılabiliyordu. Çağrı’nın Malta’daki sicili neyse aslında Mischa’nın istemeden de olsa oluşturduğu geçmiş benzer denebilirdi. İkisi de ardında kırık kalpler bırakmış, düzinelerce insanı kendi hayallerine hapsetmişlerdi. Onlarla tanıştıktan sonra hayat her iki cins için de eskisi gibi olamıyordu.
Endişeli bakışları tam anlamıyla gidermek için Melanie Mischa’nın bir kaç fotoğrafının slayt gösterisini sundu. Nefretli Hatun Tekkesi’nde endişenin yerini merak almıştı.
Pazartesi günü Mischa Melanie’nin evine geldi. İkisi de birbirlerini görür görmez böyle bir vesileyle görüştükleri için utanç duygusuyla gülüştüler. İki gün boyunca Melanie Mischa’ya organizasyondan ve özellikle Çağrı Tüzmen’den bilgiler verdi. Çarşamba günü ne yapacağını sorduğunda Mischa gülümseyerek “Herşey bavulumda..” diye yanıt verdi. Melanie sevinçle ellerini çırparak bunu ancak sen yaparsın Mischa! diye çığlık attı.
Çağrı muayenehanesini kilitlemiş koltuğa gömülmüş cep telefonunu inceliyordu. Rehberde olmasını istemediği isimleri bir bir siliyor ve neredeyse yarısının kim olduğunu bile hatırlamıyordu. Bunu 2-3 ayda bir yapardı. “Nasıl olup da içlerinden silmek istemeyeceğim biri çıkmıyor” diye düşündü. Artık 33 yaşına gelmişti. Hayatının aşkını bulup eski düzenine bir son vermesi gerektiğine inanıyordu. Onu böyle olmasına biraz da şartlar zorluyordu. İyi bir neden bulabilirse şartları da kendini de başka türlü bir hayata ikna edebilirdi. Yerinden kalktı ve büyük ümitlerle smokinini giydi. Papyonunu sıkılaştırırken yüzünde bir gülümsemeyle aynadaki aksine bu gece herşeyin değişeceğini hissettiğini söyledi.
Son model beyaz Porsche’siyle belediye sarayının önüne geldi. Davet yarım saat kadar önce başlamıştı. Arabasını valeye teslim ederek merdivenleri büyük bir şevkle adımladı. Büyük salonun kapısı kapalıydı. Ceket ve papyonunu son kez düzelttikten sonra kapıyı araladı ve ışıklı salona adımını attı. Bir tanıdık görmek için başını sağa sola çevirdi. Gözleri istemsizce ileride arkası kendisine dönük olarak duran beyaz elbiseli kadına takıldı. Mischa balkonun altında gözgöze geldiği Melanie’nin başını sallamasıyla geriye döndü. Çağrı bu dönüşü kalbine hedeflenmiş bir okun yaydan fırlaması olarak algıladı. Beyaz ince kabartma desenli göz alıcı elbisesiyle, ışığın yansımaktan öte bir kaynak olarak çevresinde halelendiği, derinliğinde kaybolunan mavi gözlerle süslenmiş bembeyaz teniyle güzeller güzeli bir yüzün sahibesi, bir beyaz kısrağın yemyeşil çimenlerde özgürce koşmasını akla getiren şiirselliğinde ona doğru ilerliyordu. Saçları dokunulmadan ipeksiliğini kabul ettiren bu güzel de kimdi? Nereden gelmiş nasıl bunca zaman varlığından habersiz yaşamıştı. Kendisine 5 adım kala böylesini ömrü boyunca duymadığı ve asla benzerini bir daha duyamayacağı Ukrayna leylaklarından damıtılmış özel parfümün kokusuyla sarhoş oldu. Salona girerken kapıyı açmış ancak kapatmasına fırsat kalmadan donakalmıştı. Mischa sanki kendisine kapıyı açmış gibi gözüken Çağrı’ya başıyla teşekkür ederek yanından geçti. Son bir refleksle kapıyı bırakan Çağrı gitmesini istemediği bu afeti devranı engellemek için başka yapacak birşey tasarlayamadı. Gerçek şu ki bütün düşünceleri alt üst olmuştu. Oraya neden geldiğini henüz muayenehanesinden çıkmadan önce ne düşündüğünü hatta ismini mesleğini adını şöhretini bile an unuttu. Üzerine kapanırken ince narin sol eliyle kapıyı durduran Mischa bir hayaletin aniden görünüp kayboluşunu betimleyen bir hareketle eteklerini toplayarak kapı arkasında kayboldu. Çağrı’nın onu yerine çivileyen aklında kalan son görüntü karesinde, bir kere eğilip öpmek için herşeyini verebileceği beyaz pamuk elin yüzük parmağında parlayan bir alyans vardı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder