“Taboo dizisinden esinlenilerek
yazılmıştır.” Nisan.2017
Boldo kara gözlerini hücresinin
yüksek penceresine dikmiş birşeyler mırıldanıyordu. Cadı avlarının revaçta
olduğu bir zamanda büyücülük yapmak suçundan göstermelik bir mahkemeyle
tutuklanmış, iki sene once içeri atılmıştı. Bu düzende soylu biri olup
bilinmeyenlerle ilgilenirsen bilim aşığı, çingeneysen büyücü oluyordun. Çoğunluğun
korkusuna ve bu korkuyla hükmetmelerine direnebilen olmamıştı tarihte. Askerlerden kaçarken ormana sığınmıştı Boldo.
“Uzun sürmeyecek Violca! Korkma yalniz kalmayacaksin.” diyerek bırakmıştı
sevdiğini arkada. Köpeklerden kaçamayacağını, eninde sonunda yakalanacağını
biliyordu. Kaçınılmaz olana razı olarak kızıl ateş sarmaşığının tohumlarından
toplayıp gobek deligine sakladi. Hiç sesini çıkarmadan kendisini götürmelerine
razı olmuştu. Karaya çok uzak olmayan bir adacık üzerine yapılmış 15. yüzyıldan
kalma eski bir kale binasıydı hapishane. Hücreler yüksek katlarda gardiyanların
olduğu bölüm ve yemekhane alt kısımdaydı. Kale olası bir olağan üstü durumda
alt katta yangın çıkarılarak gardiyanların binayı terk etmesi sağlanacak
şekilde dizayn edilmişti.
Dışarıdayken gücünün sınırlarını
keşfetmek, hangi nedenle ve nasıl bir boyutla ilişkiye girdiğini anlamaya
çalışmak olan bu ilgi, zindandayken öfke ve özlemle bambaşka yollara
yönelmişti. Violca’yı özlüyordu Boldo. Tekrar ona kavuşmak için büyüden de
vazgeçerdi merak ettiği şeyleri aramaktan da. Gerçeğin ve elle dokunulur
kazanımların üstündeydi bilinçsiz sevgi. Kendi olmaktan çıkmayı sevdiğinin
koynunda bir çocuğa dönüşmeyi özlemişti. Yeterince çabalarsa Violca’ya
ulaşabileceğini hatta onun da bunu farkedebileceğini biliyordu.
Pencerenin tuğlasına dışarıdan
yerleştirdiği sarmaşık tohumu, hücrenin içine kök vermeye başladığında Boldo
zamanın geldiğini anlamıştı. 3 gece süren gizli ayinlerin sonunda Violca’nın
rüyalarına ulaşmayı başarmıştı. “Zamanı geldi sevgilim. Müziğinin gücünü
serbest bırak.”
Boldo götürüldükten sonra Violca’ya kardeşi
ona tavernada bir iş ayarlamıştı. Sarhoş kalabalıkları hareketli şarkılarla
tatmin edip eve dönüp kendiyle başbaşa kalınca Boldo’nun sevdiği hüzünlü
ezgileri çalıyordu. Hep bugünü beklemişti Violca. Sabaha karşı yorgun argın
gelip uyuya kaldığı döşeğinde bu rüyayla aniden uyanıp bir ümitle doğruldu.
Yanıbaşında duran kemanını eline alarak yanağına iyice bastırdı. Parmakları
sanki Boldo’nun parmaklarına kenetlenir gibi sarıldı tuşeye. İçinde en büyük
kaleleri yıkmaya yetecek bir coşkunluk dalgası vardı. Uzun zamandır ilk kez
mutluydu Violca.
Sabah ışıkları yükselmeden kıyıdaki
su deposuna tırmandı Violca. Boldo nefesini verdikçe aynı sesle ve ritimle kalenin
kayalıklarına vuruyordu dalgalar. Boldo denizle, dalgayla bir oldu. Violca
kemanıyla bir oldu. Kemanın sesi denizleri dalgalandıran rüzgarla bir oldu.
Gizli notayla bir dörtlük arşe çekti Violca. Sarmaşık köklerinin zayıflattığı
tuğlalar birbirinden ayrıldı. Boldo divan yaylarını birbirine ekleyerek çok
güçlü yaylı bir düzenek yapmıştı. Kirişlere tutturarak gerdiği düzeneğin önüne
traş olurken kullandığı kurna taşını koydu. Büyük bir güçle duvara çarptı Boldo’nun
yaptığı ilkel top mermisi. Açılan delikten denize atladı Boldo. Gürültüyü
farkeden gardiyanlar ne olduğunu anlayamadan kıyıya varmıştı. Ardnda salyangoz
gibi sırılsıklam bir iz bırakarak anayola kadar tırmandı. Violca yıllardır
beklediği aşkına kavuşmanın sevinciyle kıpır kıpır olmuş onu bekliyordu. Uzun
süre gözyaşları içinde sarıldılar. İki sevgili hayalleriyle yeni baştan
kuracakları hayatlarına başlamak üzere ormanında gözden kayboldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder