24 Ocak 2012 Salı

Uğursuz

Sigara içenlere...

Ona demişler ki korkunun üzerine gidersen küçülür.. Herşey bu fikirle başlamış.. Korkunu kendi elinle gerçekleştirirsen seni terkedermiş.. Ondan öğrendik..
Gözlerinden mi başlamalı anlatmaya, yoksa dudaklarından mı? Çok karanlık gördüm.. Ama hiçbiri onun yüzü kadar dipsiz değildi. Karanlık bir sarıydı yüzünün rengi. Saçları yıllarca sulanmamış çiçekler gibi rengini kaybetmiş. Ne teninde ne gözlerinde bir canlılık izi vardı. Suyu çekilmiş bir topraktı artık.. İyiliğin fikrinin tohumundan söz edilemez. Kötülük doğası olmuştu demek. Tek istediği bu acıdan kurtulmaktı. Ne pahasına olursa olsun kurtulmak.. Bizim ödeyerek tüketeceğimize bedel denecekti. Onunkine ömür.. Bana bunları yazdırdı.
Çocukluğunda annesine söylemişler. "Senin kızın dün gecenin bir yarısı kapımızı çaldı. Açtık ki karşımızda gözleri faltaşı gibi açılmış Havva. Ne sorduysak cevap vermedi. Bir şey demeden gitti". Annesi üzerine gitmemiş fazla. Ta ki Havva bir gece yarısı karanlık köy meydanında yürüdüğünü hatırlayıp annesine açılana kadar. Önce yeryatağının etrafına çaydanlıklar tencereler dizmiş annesi. Bakmışlar çare yok iple bağlamaya başlamışlar kızlarını kolundan. Büyükler hepten huzursuz olmuş. Az kalmış Havva'yı yayladaki eve kapatmalarına. Neden sonra kesilmiş olanlar. Yaşayanlardan herkes unutmuş olan biteni. Dışarıdan bakana gözükmez kurtlar. İçeriden kemirir.. Havva söyleyememiş bu sefer kabusların başladığını kimselere. Her gece aynı kabus. Her gece iki köpek yavrusu ağızlarındaki iple ayaklarından bağlayarak onu çekip götürüyor. Yıllarca süren hiçbir doktorun medyumun çare bulamadığı işkence..
Köyde neyi var neyi yoksa aileden kalan satmış gelmişti bizim sahil kasabasına. Dedemgilden kalma konağı sattık Havva Hanım'a. Ne kimseyle konuşur ne cemiyete karışır. Mukabele okunursa yakınlarda gider siyah başörtüsünü takıp. Gözleri halıda bir çare arar durumuna. Belki bir tek kolonya tutulduğu zamanlarda gülümsemeye çalışır kendisi de farketmeden... Annem evi biz sattığımız için Havva Hanım'ın kasabadaki varlığından hep kendini sorumlu hissetti. Aralarında neler konuştular hiç bilmedim ama; annemin "uğursuzluk" dediğini bilirim ondan bahsederken.. Sonradan olacakları görmeye ömrü vefa etmedi, ama herşeyde bir hayır vardır derler ya öyle.. Zaten Havva Hanım'ın ölümüne kadar yaşasaydı bu kez kahrından ölürdü annem. Havva Hanım'ı tanıdık bir hocaya götürdü son günlerinde. Sündüs Abla derdik bu gizli işleri bilse bilse o bilirdi. Annem korkmayayım diye bana hiç anlatmadı ama olan bitenin ne olduğu az çok belliydi. Sündüs Abla odadan koşarak çıkmış Havva Hanım daha içerideyken. Bir daha getirme bana bu kadını demiş anneme abdesthaneye dalmış.. "Böyle şey duymadım" diye defalarca söylendiğini duymuş annem kapının arkasından. Havva Hanım önde, kendisi arkada koşar adımlarla oradan ayrılmışlar. Sonra bir daha görüşmediler zaten. Annem hastalandığında ziyarete gelemedi Havva Hanım. Cenazede gördüm Uğursuzu ağlarken. Kan çanağı gözlerini (YAZDIRILMADI)!
Korkularına alışmayı seçmiş olacak başka çare bulamayınca Uğursuz. Geceleri kimselerin olmadığı saatlerde sallana sallana sokaklarda yürürdü. Daha ne kadar söylenmeyecek şey varsa kabuslarında gördüğü, aynısını yaşamaya çalıştığını tahmin ettik. Dilim varmasa da söylemeye unutmak için söylemem lazım.. Arınmak için anlatmam lazım.. Evin altındaki odunluğa çimento döktürmüş o hafta başında. Odunluğun tavandaki mazgallarından ona kalan açıklık bir karış kadarmış. Çimento kuruyunca kendini sürünerek araya sıkıştırmış Havva Hanım. Mazgallara doğru gidebilmiş geriye dönememiş. Sıkıştığı yerde başını çevirmeye bile yeri olmamış. İtfaiyeciler demişler ki yağmurun suyu girdiyse bir hafta o halde yaşamış. Komşu kadınlar ara ara ağlama sesleri duymuşlar ama merak edip belki korkudan yaklaşmamışlar.
Öyle kabuslar görürüm ki hatırlamaya tahammül edemem. Deseler ki tek çaresi aynısını tecrübe etmek bilmem ki nasıl cesaret ister. Korktuğu başına getirince korkusu mu azalır insanın, tahammülü mü artar?.. Ben bilemedim, düşünmek de istemedim. Ama şimdi bazı geceler rüyamda kendimi bir odada görürüm; hiç duymadığım kadınlar uğuldayarak ağlarken, perdeler üzerime doğru uçuşur; kendimi havalanıp (YAZDIRILMADI)!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder